Devletin askeri kurumlarına mensup kişi veya kişilerin ani olarak anayasal olmayan yollarla hükümeti devirme ve iktidarı ele geçirme amacıyla yaptıkları hareket; kısaca darbe(coup d'état). Sistemi kökten bir değişime tabi tutmadığı gibi geniş halk kitleleri tarafından da gerçekleştirilmez, bu yönüyle de devrimden ayrılır. Askeri darbeler 20. yüzyılda yaygın biçimde özellikle gelişmekte olan ülkelerde gözlendi: Latin Amerika'da (Arjantin,Şili), Asya'da (Birmanya[1]), Afrika'da ve Avrupa'da (Yunanistan,Türkiye)... Hükümetlerin ekonomik ve sosyal sorunları çözmekte başarısız oldukları iddiası, cuntacılar tarafından askeri darbelerin başlıca sebebi olarak gösterilmektedir.[2]
Askeri darbeler aynı zamanda güçlü devletlerin zayıf devletler üzerindeki emellerini gerçekleştirebilmeleri için tercih edilen bir yol olarak da karşımıza çıkar. Örneğin CIA'in Şili darbesine destek vermesi gibi. Ayrıca, NATO'nun askeri kanadından 1974'te çıkan Yunanistan'ın, karşılığında Türkiye'ye hiçbir taviz verilmeden 1981'de veto edilmeden tekrar NATO'ya kabulü de ancak 12 Eylül 1980 darbesinden sonra mümkün olabilmiştir.
Türkiye'de Darbe Olgusu :
Türkiye çok partili hayata geçiş yaptığı dönemden sonra demokratik hayatı neredeyse her on yılda bir askeri müdahalelerle kesintiye uğradı.[3] İlki 27 Mayıs 1960'da olmak üzere; 12 Mart 1971'de (muhtıra), 12 Eylül 1980'de, 28 Şubat 1997'de (postmodern darbe) arka arkaya askeri müdahalelere tanık oldu. Ayrıca 27 Nisan 2007'deki Cumhurbaşkanlığı krizi sonrası yayınlanan 27 Nisan tarihli Genelkurmay Başkanlığı Bildirisi de bazı kaynaklarca muhtıra olarak değerlendirilmiştir